Cüneyt Arkın’ın “Su Filmi” Üzerine: Güç, İktidar ve Toplumsal Düzenin Sinematik Yansıması
Bir siyaset bilimci olarak bir filmi izlemek, sadece sanatın estetik yönüne değil; aynı zamanda iktidar ilişkilerinin, kurumsal yapının ve ideolojik çerçevelerin nasıl işlendiğine de bakmak demektir. Cüneyt Arkın’ın “Su” filmi bu bağlamda yalnızca bir sinema eseri değil, bir politik metin olarak da okunabilir. Film, 1970’lerin sonunda çekilmiş olup, Burdur’un Gölhisar ilçesi ve çevresinde geçen sahneleriyle, Anadolu’nun su kaynakları etrafında dönen güç mücadelelerini perdeye taşır. Ancak asıl mesele, o suyun kimde olduğu değil; suyun temsil ettiği iktidarın kimde olacağıdır.
Su: Yaşamın Kaynağı mı, İktidarın Aracı mı?
“Su”, klasik bir kaynak mücadelesi öyküsünden çok daha fazlasıdır. Filmde su, iktidarın metaforu olarak kullanılır. Cüneyt Arkın’ın canlandırdığı karakter, köylülerin hakkını savunan bir figür gibi görünse de, siyaset bilimi açısından bakıldığında o da bir güç odağı kurar. Bu, Michel Foucault’nun “iktidar her yerdedir” anlayışını sinemaya taşır: iktidar yalnızca devletin ya da kurumların tekelinde değildir, toplumsal ilişkilerin tamamına nüfuz eder.
Filmin çekildiği Burdur’un Gölhisar bölgesi, kırsal Türkiye’nin feodal düzenini ve merkezi otoriteye direnen yerel güçleri bir araya getirir. Bu topraklar, tıpkı suyun yatağı gibi, iktidarın yön değiştirdiği alanlardır. Bir damla su bile, adaletin ölçüsüdür.
Kurumlar, Devlet ve Vatandaş: Su Üzerine Kurulan Egemenlik
Filmdeki belediye, jandarma ve yerel yöneticiler; modern devletin kurumsal iktidar ağını temsil eder. Vatandaşın suya erişim hakkı, bu ağın içinde yeniden tanımlanır. “Su kimin hakkı?” sorusu aslında “Devlet kimin yanında durur?” sorusuna dönüşür. Suya ulaşabilmek için bireylerin devlete yakın olması gerekir; bu da vatandaşlığın eşitlik ilkesinin ihlalidir. Böylece film, sadece çevresel değil, aynı zamanda politik bir ekoloji dersi verir.
Bugün dahi su, uluslararası ilişkilerde olduğu kadar yerel siyasette de bir güç simgesidir. Bir baraj projesi ya da bir sulama kanalı, sadece altyapı değil; aynı zamanda hegemonya aracıdır. Cüneyt Arkın’ın suyu, yalnızca akmaz — hükmeder.
Erkek Gücü ve Kadın Dayanışması: İki Farklı Siyaset Biçimi
Filmin erkek karakterleri, suyu koruma veya ele geçirme mücadelesinde stratejik ve iktidar merkezli davranır. Erkeklik burada güçle tanımlanır: kim daha çok kontrol ederse, o kazanır. Kadın karakterler ise, suyu paylaşma, birlikte üretme ve yaşamı sürdürme yönünde demokratik katılım ilkesini temsil eder. Onlar için su bir iktidar nesnesi değil, bir toplumsal bağdır. Bu fark, siyaset biliminin klasik ayrımını da yansıtır: güç mü, yoksa katılım mı daha değerlidir?
Bu noktada izleyiciye şu provokatif soru yöneltilir: Gerçek siyaset, suyu kim yönetecek üzerine mi kurulmalı, yoksa suyu nasıl paylaşacağız sorusuyla mı başlamalı?
İdeoloji, Adalet ve Sinemanın Politik Gücü
Cüneyt Arkın’ın “Su” filmi, ideolojik olarak halkçı bir adalet anlayışı sunar. Ancak bu adalet, salt romantik değildir; sınıfsal ve yapısal bir eleştiriyi de içerir. Film, izleyicisini “su kimindir?” sorusuyla baş başa bırakırken, aslında mülkiyet, egemenlik ve yurttaşlık kavramlarını tartışmaya açar. Su, yaşamın olduğu kadar ideolojinin de taşıyıcısıdır.
Bugünün dünyasında suyun özelleştirildiği, iklim krizinin arttığı ve toplumsal eşitsizliklerin derinleştiği bir dönemde, bu film yeniden anlam kazanır. Suyun kimde olduğu, geleceğin kimde olacağını belirler.
Sonuç: Su Filmi Bir Ayna mı, Yoksa Uyarı mı?
“Cüneyt Arkın su filmi nerede çekildi?” sorusu, yüzeyde coğrafi bir merak gibi görünse de, aslında derin bir siyasal analiz kapısını aralar. Burdur’un kıraç topraklarında çekilen bu film, Türkiye’nin demokrasi, adalet ve iktidar hikayesini su üzerinden yeniden yazar. Peki sizce — iktidarın akışı, suyun akışından farklı mı?
Bir siyaset bilimi perspektifinden bakıldığında, “Su” yalnızca bir sinema eseri değil; iktidarın, cinsiyetin ve vatandaşlığın birbirine karıştığı bir laboratuvardır. Ve bu laboratuvarda hepimiz birer deneyiz — kimimiz suyun sahibi, kimimiz susuz kalanın sesiyiz.